Dünya Ekonomik Forumu’nun bu yılki konusu 4. Endüstri Devrimi idi. Dünyanın sıkıştığı ve bir devrime ihtiyacı olduğu döneme geldiği kesin. Genelde devrimler acılı ve kanlı olur ama bu devrimi tabiri caiz ise ‘kansız’ veya ‘az kanlı’ yapabilme çabaları olduğu için Dünya Ekonomik Forumu, bu yıl her zamankinden çok daha önemli idi.
Global trendlerin artık çok daha hızlı bir şekilde yereli ve yemek yeme alışkanlıklarını etkilediği bir dünyada bu hafta biraz ekonomideki değişikliklerden, biraz da bunun bizim yeme içme dünyamızı nasıl etkileyeceğinden bahsetmek istiyorum. Okuduklarınızın, bir ekonomist değil psikoloji mezunu, mutfak ve yemek üzerinden hayatı tanıyan, zevk için makro-mikro ekonomi okuyan biri tarafından yazıldığını göz önüne alarak değerlendirin lütfen. Sürçü lisan edersek de affola...
- Endüstri Devrimi nedir?
- Endüstri Devrimi: Su ve buhar gücünün iş yapımında kullanılması ile verimliliğin artması.
- Endüstri Devrimi: Elektriğin kullanımı, üretim bandının geliştirilmesi, ürün üretiminin seri bir hale getirilmesi idi. İnsanların istediklerine kolaylıkla ve daha ucuza sahip olması temel amacı idi. Branşlaşma ve işin bütününü bilmektense, bir parçasını bilerek bütüne katkıda bulunmak işte tam bu bant ile oldu.
- Endüstri Devrimi: İçinde büyüdüğümüz ve sonlarını yaşadığımız bu devrim ise elektronik ve bilişim teknolojilerinin entegre kullanılması ile gelişti. Üretim bandına robotların girmesi, bilgisayarın hayatımızın bir parçası olması, telefonlar ile iletişimin ve iş yapma şeklinin hızlanması ve yenilenmesi önemli değişimlerdi.
- Endüstri Devrimi: Yeni başlayan dördüncü süreçte ise teknolojinin insanın yaptığı pek çok işi, algoritmalarını bir zeka ile anlayarak ve neredeyse insan gözetimine hiç ihtiyaç duymadan çözebileceği; bireyin büyük ihtiyaçlarını bile kendi imkanları ile halledebileceği seçenekler sunduğu bir dönem. Dünya nüfusunun %1’inin, kaynakların %51’ine sahip olduğu bu zamanda, iş gücünün yok olması anlamına da gelebilir, bireylerin hayatlarını çok daha bağımsız yaşayabilmeleri anlamına da gelebilir.
Dördüncü devrimin nasıl evrileceği her zamanki gibi bize - insanlığa- kalmış. Bundan evvelki üç devrim de insana konfor sağlamak üzerine yola çıkıp, hayatını başka şeylerle yarışa sokup dara koymuş. Ama şu da bir gerçek ki
, insanın artık ne ona buna yetişebilecek, ne de bunlarla baş edebilecek şekilde beslenip, bünyesini güçlü tutabilecek mecali kaldı. Dolayısıyla 4. Endüstri Devrimi’ni daha kontrollü ve insanlığa faydalı hale sokmak gerekiyor. Peki 4. Endüstri Devrimi’nde yemeğe ne olacak? Tohumdan, kıyafete, dolmadan, yiyeceğimiz tabağa, çatala kadar her şeyi 3D yazıcılardan basabilir olacağız. Buzdolabı ihtiyaçları otomatik sipariş verebilecek, buzdolabı ile konuşan tarif makinaları, isteklerimize göre şekillendirdiğimiz menüler yapabilecek. Kendimi şanslı hissediyorum butonu, “evde bize yemek yapmış sevdiğimiz insanın yerini alabilecek mi, elinin lezzeti yemeğe geçebilecek mi?” hep beraber göreceğiz.
DAVOS açılış konuşması ve umutlanmak:[caption id='attachment_9158' align='alignnone' width='570']
Justin Trudeau, Prime Minister of Canada attends the annual meeting of the World Economic Forum (WEF) in Davos, Switzerland January 22, 2016. REUTERS/Ruben Sprich - RTX23KLX[/caption]
Davos’un açılış konuşmaları dünyayı anlamak, bir taraftan da şekillendirme aşamalarını, düşünce yapılarını görmek açısından önemli. Geçmiş yıllardaki konuşmaların kısa sürede nasıl ileriki zamanları şekillendirdiğini gördük. Davos açılış konuşmasını bu yıl Kanada’nın başbakanı Justin Trudeau yaptı.
Bu yıl, konuşmacının, idealist ve değerlerden, orta sınıftan, farklılıklarla var olmaktan bahseden genç bir başbakan olması başlı başına önemliydi. 4. Endüstri Devrimi’nin bize sunduğu fırsatlar ve tuzaklardan samimi bir şekilde bahsetti. “Orta sınıfı büyütebiliriz. Dünya çok çalışan, para biriktiren insanların ödüllendirildiği bir yer olabilir.
İklim değişikliği ile; ‘büyümeden’ ve ‘gelişmeden’ ödün vermeden savaşılabilir.. Düşük karbon salınımı yapmanın kıymetini anlatmak, yeni şirketler, iş kolları ve iş imkanları yaratacak. Refah içinde ve ahlaklı bir şekilde iş yapmak olasılıklar içinde...
Çoğulculuğu ve farklılıkları bağrımıza basıp, aynı zamanda ortak ve paylaşılan bir kimlik ve değer oluşturmak da mümkün. İşleyebilen ve devam edebilen, güvenli ve dengeli sağlam toplumlar elde etmek de söz konusu.
- Endüstriyel Devrim ile ilgili net olan tek bir şey varsa öncesindeki diğer üçü gibi çok ciddi değişiklikler getirecek.
Farklılıklara karşı esnek, pozitif ve cesarete sahip olan ve bu değişiklikleri yönetebilen, aynı zamanda avantaj olarak kullanabilen bir ülke arıyorsanız Kanada’ya bakmak için daha iyi bir zaman olamazdı.
Bunun Refikaca yemeğe uyarlanmış hali de şu:Tarım alanları ve çiftçilerin yaşamlarına devam ettiği bir sistem kurulabilir. Bunu yapanın ödüllendirildiği, çiftçinin ektiği, şehirli insanların da tarlalarının değerlendirildiği sistemler oluşturulabilir. Bu şekilde biyoçeşitliliğe vurgu yaparak, ekonomiyi çok canlandırıp değer katacak modeller oluşturulabilir.
Değerlerimiz ve yerel farklılıklarımızla (yeme içme kültürümüzdeki farklı tariflere ve malzeme çeşitliliğimize sahip çıkarak) gelişen bir yeme içme kültürü, daha büyük bir ekonomik güç ve değer oluşturabilir. Bu değer sürdürülebilir bir hayat ve aslen sürdürülebilir bir turizm dahi yaratacaktır.Böyle oluşturulacak bir tarım ve yeme içme kültürü çok daha sağlam, cesaretli, renkli olacak, bu şekilde beslenen toplumlar çok daha sağlıklı yaşayabilecekler.Cumhuriyet yıllarında kendi kendine yetebilir bir ülke olma konsepti yıllar içerisinde modası geçmiş bir fikir olarak gözükse de 4. Endüstri Devrimi ile tekrar arzu edilen bir yer edinebilir. Kanada hem bu konuda hem de pek çok tarım politikası konusunda da örnek teşkil edebilecek bir ülked.
Dünya birincisi olduğumuz mercimeği, ki kendisi kavruk güneşe ihtiyaç duyan bir bakliyattır, Kanada kendi yetiştirmeyi öğrendiği gibi Türkiye’ye ihraç eder konuma gelmiştir.