Hepimizde bir “ah o eski bayramlar” hissi vardır. Bir tarafımız tatil için offsayt çekmek isterken diğer tarafımız o eski bayramlar, toplanan paralar, insana iyi gelen sohbetler ve bayramdan bayrama alınan yeni, temiz en güzel kıyafetler der...
Bayram yemekleri kaybolmakta olan yemek adetlerinin bir sonraki nesle geçebilmesi için de harika bir fırsattır.
Kastamonu’da ağda gibi hatta daha da sert, ehşiden yapılan soğuk meyve suları, Kıbrıs’ta ikram edilen macunlar, Afyon’da unutulmaya yüz tutan kaymağın evlerde yapılması, kadayıflar, güllaçlar, Güneydoğu’da ailece yakılan büyük mangallar...
Bayramlar kutlandıkça nerede o eski bayramlar serzenişi hep devam edecektir. Ailelerin zengin ve yaşını almış büyüklerine gitmek, çocukların kendi aralarında kaç para topladın yarışı, küçüklerin hep daha fazla toplayan büyüklere özenmesi, gezilen evlerdeki ikramlara dayanamamak ve yiyince suçlu hissetmeler, ziyaret edilemeyenlere edilen telefonlar...Oh ne güzel trafik azaldı ve yol kazalarıyla ilgili akşam haberleri ve bayram raporlamaları özünde halen var. Bir taraftan da en çok hasretini çektiğim lunapark gibi kurulan bayram yerleri. İncik boncuk satılan, maaile oyunlar oynanan, minik ödüller kazanılan o bayram yerlerini gerçekten çok özlüyorum. Buralara ama ucuz ama pahalı kıyafetleri ile tertemiz gelen bayram heyecanı, telaşı olan insanları da...
Ev baklavalarının, böreklerin, zor tatlıların yerini hazırları ve modernleri alabilir, onları da kendi kültürümüzün bir parçası yapmak zaten bizim görevimiz. İşte bu noktada bayram geleneklerinden bir tanesi olan tatlıyı hazır almak yerine kendinizin yaptığı ama yarım saatten kısa bir süre içinde bütün hazırlığını bitirdiğiniz bir tarif vermek istiyorum..
Şeker Bayramı mı Ramazan Bayramı mı?
Fark ettim ki bu yıl bu tartışma alevlenmiş. “Efendim işi ucuzlatıyorsunuz bu bayram, Şeker bayramı değil Ramazandır, bu da nereden çıktı” diyerek. Bu adet Güngör Uras’ın da çok güzel bir şekilde yazdığı gibi bir Osmanlı adetidir. Şekerin çok kıymetli olduğu 19. yy sonlarında özellikle çocukların sevinmesi, bütün ay tutulan oruçtan sonra büyük küçük herkesin kendine ödül vermesi diyebiliriz. Bütün dünyada olduğu gibi her ülkenin kendi inancına göre aynı dinin yanında farklı gelenek ve adetlerin olması normaldir. Tabii ki isteyen Şeker isteyen Ramazan diyebilir. İşte tam da hoşgörü zamanıdır, onun ispatıdır bayramlar. İnternetten gönderilecek ramazan bayramı mesajlarını kopyala yapıştır yapmak yerine gidebiliyorsanız gidin, gidemiyorsanız arayın bu bayramda eşi, dostu, sevdiklerinizi... Herkese huzurlu, hoşgörünün hakim olduğu, sevdikleriyle birlikte bir bayram dilerim.
Fıstıklı Helvalı Baklava:
Baklava yufkasını tezgaha serip üzerine 1 çorba kaşığı erimiş tereyağının 1/3’ünü ve yarım su bardağı tahini fırça ile sürün. İkinci ve üçüncü katı da aynı şekilde yapıp üst üste yerleştirin. Üzerine 2 çorba kaşığı toz şekeri ve kabaca doğranmış yarım su bardağı cevizi serpin. Dilerseniz 2-3 çorba kaşığı kadar toz boziç de serpip tatlıyı tam bir bayram havasına sokabilirsiniz.120 gr tahin helvasını kabaca parçalayıp kısa kenarı boyunca yayın. Ardından aynı kenardan sıkı sıkı bir rulo yapın. Fırın tepsisinin boyutuna göre kesip yerleştirin. 180 derece altlı üstlü çalışan fırında 10-12 dakika iyice kızarana kadar pişirin.
Şerbeti için yarımşar su bardağı su ve şekeri iyice karıştırın ve ocağa koyun. Şeker eriyip şerbet biraz kaynayınca bir kaç damla limon sıkın ve altını kapatın. Baklava fırından çıkınca üzerine soğumuş şerbeti dökün ve dilimleyip servis edin.