Aşk mı porno mu?
“Refika sen yemek yazıyordun, nereden çıktı porno?” diyebilirsiniz. Ama yemeğin de pornosu var. Foodporn son yılların yemek dünyasındaki en popüler kavramlarından biri. Hatta yer yer heyecan ve övgüyle de bahsedilebiliyor.
Yemek yemeye ve yapmaya artan bir ilgi var bütün dünyada. Ancak bu ilginin nereye kaydığı hangi kanallar tarafından kullanıldığı çok önemli. Bu yazıyı da yazmak istememin sebebi biraz bu hareket hakkında düşünmek. ‘Porno’, yazarken de konuşurken de rahatsızlık duyduğum bir kelime. Ancak anlatmak istediklerim için de doğru seçim…
Bir tarafta aşk var, bir tarafta da ihtiyaçtan doğmuş bir olgunun sektörleşmiş, hatta gerçekliğin önüne geçmiş hali. Hangi yola gidersiniz diye sorunca cevabı vermek kolay ama uygulamada öbürüne kaymak sanırım çok daha yaygınlaşmış durumda.
Dünyadaki internet sitelerinin yüzde 12’si porno sitelerinden oluşuyor. ABD’de en hızlı büyüyen sektörlerden biri. Bir genç erkek ortalama haftada 50 porno videosu izliyor. Stanford’da Philip Zimbardo’nun yaptığı araştırmada erkeklerin porno izlerkenki hislerinin ve aldıkları tatminin gerçek hayattakinin önüne geçtiğini anlatıyor. Sosyal psikolojinin babalarından sayılan Zimbardo bu konunun gittikçe daha büyük sorunsallara yol açacağını rakamlarla anlatıyor. 30’larında ve romantik bir insan olarak 10 sene evvelki aşk ve sevgi anlayışının kendi neslimde ne kadar değiştiğini dehşetle izliyorum.
“Refika sen yemek yazıyordun, nereden çıktı porno?” diyebilirsiniz. Ama yemeğin de pornosu var. Foodporn diye adlandırdığımız bu kavram aslen tahmin ettiğimizden de büyük bir olgu. Yemek yemek ve yapmakla olan ilişkimizin sadeliği ve gerçekliği yerini başka açlıklara ve bambaşka duygulara bırakmaya başladı bile.
Foodporn son yılların yemek dünyasındaki en popüler kavramlarından biri. Hatta yer yer heyecan ve övgüyle de bahsedilebiliyor. Yemeğin yapımının, yenme biçiminin karın doyurmaktan çok bir arzuya ve bu arzunun farklı yollarla tatmin edilme şekline dönüşmesi hali bir nevi. Yemeğin görüntüsünün, içeriğinin önüne geçmesi; başkasının yemek yemesinden duyulan hazzın kendi hayatımızı güzelleştiren değil sadece seyrettiğimiz ve unuttuğumuz bir olgu haline gelmesi, televizyon, dergi ve internet üzerinde gördüğümüz kadar güzel yemekleri asla yapamayacağımız hissine kapılıp, benzerlerini restoranlarda para karşılığı satın alabileceğimizi düşünmek, hiç yemek yapmayıp birçok yemek programını izlemek ve kitaplarını almak aslen bu olgunun bir taraftan epey de masum görünen parçaları.
FOODPORN’DAN UZAK TUTACAK SARIMSAKLI SOSLAR
Yemekle tutkulu ilişkimize foodporn’un girmesini engelleyecek öğeler neler olabilir diye düşününce aklıma ilk olarak elindekini değerlendirmek ve israftan uzak durmak geliyor. Yemek yemek en nihayetinde nefes aldığımız hava gibi, bazen hiç fark etmeden ve sadece yaşamak için yaptığımız bir faaliyet. Ama aynı zamanda paylaşımı artıran da bir olgu.
Yemek, aş, ekmek parası kazanmak kavramları üzerinde düşünmek, edilen yemek dualarının anlamı ve şükran duygusunun varlığını unutmamak lazım. Kendi yemek yapma şekline ve geleneğe sahip çıkmak, kendi hayatına bunları kendi yöntemlerinle adapte etmek insanı gerçekle olan bağını koparmadan değer katabilmesini sağlıyor. Geleneklerin kanımca insanı rahatlatan bir tarafları hep vardır. Geleneklerin bu taraflarının kullanılmasında ciddi fayda görüyorum.
TV’DE VE SOSYAL MEDYADA VERİLEN MESAJLAR
Televizyonda her geçen gün yemekle ilgili programlar artıyor. Yarışmalarda yapılan yemekler yenmek yerine çöpe atılabiliyor. Başka mutfaklara ait yemeklerin kötü örneklerinin yapılması başarı unsuru olarak gösterilebiliyor. Facebook, Twitter, Instagram gibi mecralarda herkesin ortak konusu olarak bol bol yenilen yemekler paylaşılıyor. Herkes yemeğe başlamadan bir diğerinin yemeğini çekiyor. Yemeğin görüntüsü tadının önüne geçiyor. Oysa içeriğiyle ilgili özellikler, lokal malzemelerle mevsiminde üretilmiş olması gibi konular henüz bizim konuştuğumuz konular arasında yok.
İYİ YEMEK YİYEBİLMENİN YOLU
Oysa asıl çekici olan elindekiyle bir şeyler yapmak. Zevki, hazzı olmayan sanal dünyada değil, kendi evinde sevdiklerin ve buzdolabına koymayı seçtiklerinle yaşamak. Hatta küçük bir toprağın varsa orada yetiştirdiklerinle… Unutmayalım ki yemek pişirdiğimiz zaman çok daha iyi yemek yeriz..
PHOTOSHOP’SUZ GÖRSELLER
Kanımca gün ışığında ek bir ışık kullanılmadan çekilen fotolar en güzeli. Yemek konusuna hile karışmaması, çiğ tavuğu boyayıp güzel göstermek yerine çıtır çıtır pişmiş tavuğun dumanı üzerinde halini çekmek büyük maharet gibi geliyor bana. Patatesler yağın içine istedikleri gibi düşsünler diye cıva benzeri maddeler enjekte etmek, yoğurt ve gıda boyasıyla akışkan çikolatalar yapmak, parlak ve alımlı görünen yemek fotoğrafları için motor yağı kullanmak gibi birçok numara mevcut. Bunlar yemeği hiç olamayacağı güzellikte bir görünüme getirerek sonrasında yapmaya çalışana hiç ulaşamayacağı hedefler koymak anlamına da gelebiliyor. Bunlardan şahsen kendi mutfağımda olabildiğince uzak durmaya çalışıyorum. Ama tamamen temizim diyemem çünkü olan bitene arada insan heyecanla kapılabiliyor.