REFİKA’DAN ÜRÜNLER REFİKA’NIN YEMEK OKULU
Reklam ve İşbirlikleri için : 0530 546 93 69
0

Et Yemeden de Protein Alınamaz mı?

Son zamanlarda bir tarafta ete sevgilisi gibi davranan, onla seksi hareketler yapmaya çalışan garip giyinimli, birbirini taklit eden adamların et kesme videoları dönerken, bir yanda da et ve yanında fasulye veya brokoli resimli karşılaştırmalı tablolar dönüyor. Et yiyince alınan protein miktarı ile brokoli karşılaştırılıyor. Özellikle bakliyatların müthiş bir etkisi olduğu ve alınması gereken farklı proteinleri hem daha ucuz hem de daha sağlıklı ve çevreci bir şekilde alabileceğimizden bahsediliyor…Tahinli piyaz, humus gibi yemeklerin de bu konuda protein açısında çok besleyici olduğundan, hatta bakliyatların bir parça et ile yenmesinin daha da iyi olduğundan, alınması gereken 13 çeşit farklı protein yapısının eksiksiz alınmasını sağladığından…

Proteinler, enzim, hormon üretiminde kas yapımında önemliler. Gelişimde önemli olan proteinler ise fazla tüketildiğinde de hem dünyaya hem de vücuda da zarar vermeye başlıyor.

Kapitalist düzenin yüzünü en çirkinleştirdiği yıllara girmekteyiz. Bundan 30 yıl öncesine göre Türkiye’de et tüketimi hala artmak beraber tavuk tüketimi de 20 katına çıkmış olmasına rağmen düzen daha fazlasını pompalamakta!

Yediğimiz et miktarını gelişmişlik süreci olarak algıladıkça ve et ithal ettikçe işin nasıl ilerleyeceğini ben de çok iyi bilmiyorum. Köyler boşaldığı için eski tip hayvancılık ve süt bulmak çok daha zorlaştı. Gezen hayvanlar yavaş yavaş tesislerde yetişmeye başladı. Amerikan sistemini takip ettiğimiz için de işin nereye gittiği çok net.

  1. Yediğimiz hayvanların pek çoğunun yaşam koşulllarının kedi, köpeğimize gösterdiğimiz özenle alakası bile yok.
  2. Nasıl olduğunu hiçbir zaman anlayamasam da hayvancılığın yarattığı kirlilik bütün ulaşım sisteminin yarattığı kirlikten fazla imiş.
  3. 1 kilo et için harcanan su miktarı sebze için harcananın 100 katından fazla.
  4. 1990’larda yediğimiz tavuğun 20 katına yakınını yiyor 2 kat daha fazla kırmızı et yiyoruz.
  5. Kolesterol ve tansiyon hastalıklarının aşırı et yemekle tetiklendiği kesin.
  6. Eskiden et, kuru fasulyenin içinde tat verenken bugün koca bir antrikot veya haftada 3 kez yenen döner ve köfteler var hayatımızda.

Bütün bunlara rağmen vejetaryen olmak birçok şeyden vazgeçmek gibi geliyor. Hem sağlığımıza hem çevre ve hayvanlara duyarlı bir şey yapmak isterken, büyük bir seçim gibi görüp dönerden ve köfteden vazgeçemiyor insan.

Peki ne yapabiliriz? Graham Hill’in Ted konuşmasından esinlenerek önerim “hafta içi vejetaryen olmak”. Böylelikle tüketimimiz en azından yarıya inecektir. Hatta ben buna bir de Türk dokunuşu yapayım, hafta içi etli yemekler de yenebilir (etli kurufasulye gibi) ama bütün bir parça et veya köfte yenmediği zaman.. Bol bakliyat ve bol proteinli.

Ne dersiniz yapabilir miyiz?

 

KUTU: KARNAVAL (CARNE-VALE)

Farklı dinlerde farklı oruç ve perhizler var. Aslında açlığın ve sindirim sisteminin boşta kalmasının vücudu iyileştiren bir tarafı var. Günümüzde yaygın olan detoksun aslında hep hayatımızda olan bir hali diyebiliriz. Bu perhizlerden biri de bahara girmeden şimdilerde yapılıyor. Başlangıcına Karnaval (Carnevale) deniyor, en kısa olanı Paskalya’ya kadar sürüyor. Carne-vale, carne (et) ve vale (veda) yani “ete veda” anlamına geliyor.. Et yenmeyen en az 1,5 ay sürecek bu haftaya girmeden son bir kutlama denebilir.